İklim Yasası Gerçekten Çözüm mü?
Yoksa Yeni Bir Tuzağın Parçası mı?
İklim değişikliği, her geçen gün daha fazla tehdit oluşturuyor ve dünya bununla mücadele etmek için farklı yollar arıyor.
Ancak İklim Yasası gibi düzenlemelerin, görünenden çok daha derin bir anlam taşıdığını gözden kaçırmamalıyız.
Hükümetlerin çevreyi koruma adına attığı adımlar bazen, yer altı kaynaklarının denetimi ve stratejik çıkarların gizlendiği bir oyun haline gelebilir. İklim değişikliğiyle mücadele etmek elbette gerekli, ama bu mücadelede doğru adımların atıldığından emin olmamız gerekiyor. Türkiye’nin stratejik madenleri ve yer altı kaynakları, bu dönüşümde kilit rol oynarken, bu kaynakları kontrol etme hakkımızı elimizden alacak bir düzenleme, gerçekten çözüm olabilir mi?
Manisa ve Uludağ’daki boraks yatakları, Türkiye’nin dünya çapında sahip olduğu bor rezervleri, bu tür yasaların ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bor, sadece tarımda ve teknolojide değil, aynı zamanda enerji üretiminde de kritik bir rol oynayabilir. Türkiye’nin bu kaynağı doğru şekilde kullanması, enerjide bağımsızlık yolunda atılacak en önemli adımlardan biri olabilir.
Ama bunu yapabilmek için, doğru politikaların ve yerli teknolojilerin geliştirilmesi şart.
Aynı şekilde, toryum, gelecekteki enerji üretiminde önemli bir oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Engin Arık’ın toryum reaktörleri projesi ve Çin’in toryumla çalışan reaktörü, bu teknolojinin ne kadar büyük bir potansiyel taşıdığını gösteriyor. Türkiye’nin toryum rezervleri, enerji üretiminde bağımsızlığını kazanma yolunda önemli bir fırsat sunuyor. Ancak bu fırsat, yerli teknolojiler ve doğru stratejilerle değerlendirilmediği sürece, sadece teoride kalır.
Sonuç olarak, İklim Yasası gibi düzenlemeler çevreyi koruma amacını güdüyor olabilir, ancak gerçek çözüm, Türkiye’nin sahip olduğu stratejik kaynakların doğru şekilde yönetilmesinden geçiyor.
Bor, toryum, su ve diğer yer altı kaynaklarımız, sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve stratejik bağımsızlık için de hayati öneme sahip. Eğer bu kaynakları doğru bir şekilde kullanabilirsek, sadece dışa bağımlılığımızı azaltmakla kalmayız, aynı zamanda küresel arenada daha güçlü bir pozisyon elde edebiliriz.
Bu süreçte, İklim Yasası gibi yasal düzenlemelerin, kaynaklarımızı kontrol altına almak için bir araç haline gelmesine izin vermemeliyiz.
Nermin Seçkin 10.04.2025