FES
Bilinenin aksine ve çok daha önemlisi, fes gerçekte bir Ortaçağ, BİZANS-YUNAN BAŞLIĞI'dır. Yeniçağ'da Avrupa'da İSKOÇ BAŞLIĞI olarak da kullanılmıştır.
Bu bağlamda 1826 yılında Yeniçeri Ocağını kaldıran II. Mahmut, bir yıl sonra çıkardığı Hatt-ı hümayun ile yerine kurduğu Asakir-i Mansure-i Muhammediye'nin fes giymesini zorunlu hale getirdi. Aynı zorunluluk, 1829 yılından itibaren din adamları ve kadınların dışındaki Osmanlı vatandaş- larını da kapsadı.
Fes; tepesi düz, genellikle al, püsküllü, silindirik başlık. İsmini başlıca üretim merkezi olan Fas'ın Fes şehrinden alır. Başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere, birçok Müslüman ülkede kullanılagelmiştir. Yaygın olarak kullanılan al rengini, kızılcık boyasından alır.
Birinci mecliste Milletvekili Op.Dr. Emin Erkul, fes yerine kalpak giyilmesine dair kanun teklifi verdiğinde, meclise o dönem Bolu milletvekili olan Tunalı Hilmi bey şöyle bir karşılık veriyor: "Fes Türk'ün ruhuna yerleşmiştir "diyor. Başka bir mebus ise, fesin Türk toplumuna sonradan girdiğini, ancak "İslamiyet'in bir alamet-i farikası" olduğundan bahsediyor. Tabii ben bunu duyduğumda şok oldum. Bir taraftan ikinci Mahmut döneminde fes kullanıldığında, ikinci Mahmut'a "gavur padişah"a varacak söylemlerde bulunduktan sonra, aradan geçen yıllarda fesin Türk'ün ruhuna yerleşmiş olduğu ve İslamiyet'in alamet-i farikası olduğuna dair söylemler, beni çok şaşırtmıştır. İsmet İnönü hatıratında bu konudan bahsetmiştir.
Mustafa Kemal Paşa'dan örnek vermek gerekirse, Atam'ın kendi söylevlerinde de söylemiş olduğu güzel bir sözü var, "Haraset-i fikriye zeminle mütenasiptir", der. Yani sizin fikriniz ya da zikriniz, hitap ettiğiniz toplumun değerlerine ve onun sahiplerine göre şekillenir. Mustafa Kemal Paşa bunun bilincinde olarak yapmış olduğu ve yapacağı butün inkılap hareketlerinde zamanın ve zeminin koşullarını tahlil ederek inkılap haraketlerine girişmiştir.
Kalın sağlıcakla.