Aytunç Altındal: Zihinsel Esaretin Zincirlerini Kıran Adam
Aytunç Altındal, Türkiye’nin düşünsel haritasında çok az kişinin cesaret edebildiği yerlere yürümüş bir fikir savaşçısıydı. Onu yalnızca bir araştırmacı, yazar ya da gazeteci olarak tanımlamak eksik kalır. O, sistemin sunduğu “resmî gerçeklik” karşısında kendi aklıyla yürüyen, sorgulayan ve sorgulatan bir zihin özgürlükçüsüydü.
Altındal’ın temel iddiası şuydu: Dünya yalnızca görünen güçler tarafından yönetilmez. Sahnedekilerin arkasında, yüzyıllardır süregelen ezoterik yapılar, dini organizasyonlar, istihbarat ağları ve sembollerle işleyen bir başka düzen daha vardır. Vatikan’dan Tapınakçılara, Cizvitlerden mason localarına kadar uzanan bu “gizli tarih”, bugünün kararlarının arkasındaki görünmez elleri anlamak için kilit önemdedir.
Altındal, Türkiye’nin eğitim ve medya yoluyla zihinsel olarak teslim alındığını, halkın kendi kökenlerinden, inancından ve tarihsel bilincinden koparıldığını söylerdi. Ona göre gerçek işgal, sınırları aşan tanklarla değil, zihinlere sokulan fikirlerle yapılmıştı. Bu yüzden sık sık “Türk insanı kendisini tanımıyor” derdi.
Bugün, küresel ölçekte tek tip insan modeli, dijital esaret projeleri, iklim yasaları, gözetim toplumu ve inançsızlaştırma operasyonları konuşulurken; Altındal’ın 20-30 yıl önce yaptığı uyarılar adeta birer kehanet gibi karşımıza çıkıyor. Fakat o, kâhin değildi—sadece gözünü açan bir entelektüeldi.
Onun mirası, bize şunu hatırlatır: Gerçek özgürlük, düşünce zincirlerini kırmakla başlar. Ezberleri yıkmadan hakikat görülmez.
Nermin Seçkin 29.4.2025
